Blog

AVATARIM VE BEN: SANAL DÜNYA BENLİĞİMİZİ VE DAVRANIŞLARIMIZI DEĞİŞTİREBİLECEK Mİ?

Me,And,My,Avatar,For,Virtual,Reality,Communication,And,3d

AVATARIM VE BEN: SANAL DÜNYA BENLİĞİMİZİ VE DAVRANIŞLARIMIZI DEĞİŞTİREBİLECEK Mİ?

Ceyda Sinağ
PhD Candidate Bogazici University Department of Management

Sanal dünyadaki avatarımız, gerçek dünyadaki bizi, benliğimizi etkileyebilir mi? Evet, bilimsel çalışmalar gerçek hayattaki benliğimize yansımaları olacağını gösteriyor. Konu bizi, benliğimizi bu kadar yakından ilgilendiriyorken gelin sonuçları oldukça şaşırtıcı bilimsel çalışmalara bir göz atalım.

Fakat öncesinde konuyu daha iyi kavrayabilmek için çok kısaca benlik kavramına değinelim.

Birden fazla benliğimiz olduğunu biliyor muydunuz?

Hem gerçek hayatta hem de online hayatta birbirinden farklı benliklere sahibiz. Belki bunun farkındayız, belki değil fakat hem duygusal, hem davranışsal, hem de bilişsel olarak farklı benliklerimiz bizi büyük ölçüde etkiliyor.

Öncelikle gerçek yani offline hayata bakacak olursak; ünlü sosyolog Erving Goffman’a göre sosyal normlardan sapmak cezalandırıldığı ya da uygun görülmediği için insanlar ‘gerçek benliklerini’ gizleyerek, günlük hayatta maske takıyorlar ve bu maske insanların gerçek kimliklerine dönüşüyor(1). Öte yandan ünlü psikoloji profesöre Higgins’e göre üç farklı benliğimiz var bunlar; gerçek benlik, ideal benlik ve olması gereken benlik. Bu benlikler arasındaki uyum ve uyumsuzluğun psikolojimiz üzerinde etkileri mevcut. Örneğin gerçek benlik ile ideal benlik arasında ciddi bir fark olması depresyon belirtileri, gerçek benlik ile olması gereken benlik arasındaki uçurumlar ise anksiyete belirtileri ile bağdaştırılabiliyor.

Sanal dünyada ise arzuladığımız olası benliklerden söz ediliyor. Başkaları tarafından olumlu karşılanacak özelliklerimizin olduğunu hayal ettiğimiz benliğimiz gibi. Kimliğimizi gösterebileceğimiz online ortamlarda (örneğin sosyal medyada) yayınlamak istediğimiz -belki kimi zaman editlenmiş- fotoğraflarımızla, paylaştığımız içeriklerle arzuladığımız benliğimizin imajını yansıtabiliyoruz. Bir de kimliğimizi yani kim olduğumuzu tamamen gizleyebileceğimiz sanal ortamlar mevcut; Second Life ya da şimdilerde adını sıkça duyduğumuz Metaverse gibi. Bu ortamlarda ‘gerçek benliklerimizden’ farklı olarak istediğimiz her şey olabiliriz.

Sanal benliklerimiz, gerçek hayattaki benliklerimizi etkiliyor mu?

Bu sorunun cevabını yazının başında vermiştim. Sanal gerçeklik (Virual Reality-VR) ve Metaverse üzerinde yapılmış, sonuçları çarpıcı olan birkaç bilimsel araştırmaya değinelim.

İnsanlar avatarların hakim olduğu Metaverse’e girdiklerinde, Metaverse’deki kişilikleri ile gerçek hayattaki kişilikleri arasında bir uyuşmazlık yaşayabiliyorlar. Jin’in araştırmasına göre, kişiler ideal benliklerini avatarlarına yansıtarak, gerçek hayatta olduklarından daha çekici avatarlar yaratıyorlar(2). Başka bir araştırmada da benzer bir bulguya rastlanmış. 568 katılımcının tasarladıkları avatarlar ve gerçek benlikleri arasındaki ilişkiye bakıldığında, gerçek benliğe benzer fakat avatarda bazı iyileştirilmelerin yapılarak ideal benliğe yakın bir avatar tasarlandığı ortaya çıkmış(3). Peki sanal dünya için bu ne anlam ifade ediyor? Şöyle ki, kişinin avatarı ile gerçek kişiliği arasında ne kadar büyük bir fark olursa, kişi o kadar kendini sanal ortamda tam olarak hissedemiyor. Bu da kendini sanal dünyaya fazla kaptırmamasına sebep oluyor. Yani gerçek benliğimize ne kadar yakın bir avatar tasarlarsak o kadar sanal gerçekliğin içerisine dalıyoruz(2). Metaverse hayatımızın daha büyük bir bölümünü oluşturmaya başladıkça şüphesiz bu konuda çok daha fazla bilgi edineceğiz.

Sanal ortamda Einstein avatarına bürünmek, kişinin gerçek hayattaki bilişsel performansını etkiliyor!

Evet ara başlık oldukça çarpıcı, detayları da öyle… Şimdi gelin bir de sanal gerçekliğin, offline hayattaki olası etkilerine bir göz atalım. Banakou ve meslektaşlarının 2018 yılında yaptıkları araştırmaya göre, sanal gerçeklikte algıladığımız bedenimizi gerçek bedenimiz gibi hissediyoruz, bunun sonucu da algımıza, tutumlarımıza ve davranışlarımıza yansıyor(4). Literatürde ‘body ownership illusion’ yani ‘vücuda sahip olma ilüzyonu’ adında bir kavram var. Buna göre sağlıklı insanlar bir nesneyi ya da sahte bir vücut parçasını kendi gerçek vücutları gibi algılayabiliyorlar. Bu beyin plastisitesini yani dış etkenlerin beynin işleyişini ve yapısını (nöronların bağlanma şekli) değiştirebileceğini gösteriyor. Deneyde bir grup insan sanal gerçeklikte kendi bedenini görürken (beden hareket edebiliyor, siz elinizi kaldırdığınızda VR’daki el de kalkıyor gibi), diğer grup insan sanal gerçeklikte (VR) kendi vücut hareketlerini Einstein’ın bedeninde görüyor. Deneyde bir de kontrol grup var tabii. Deney sonucunda, kendisini Einstein’ın vücudunda görenler, kendini normal vücutta görenlere göre bilişsel testte daha başarılı oluyorlar (katılımcıların Einstein veya kendi vücutları simülasyonu öncesi IQ skorları alınıyor). En çok fark da düşük özgüvene sahip insanlarda ortaya çıkıyor. Yani düşük özgüvene sahip insanlar, kendilerini sanal gerçeklikte Einstein olarak gördüklerinde, bilişsel testte daha başarılı sonuçlar alıyorlar. Ayrıca, Einstein bedeninde olmak, bu insanlarda yaş önyargısını da azaltıyor. Dolayısı ile sanal gerçekliğin, gerçek hayat üzerindeki etkileri çalışma ile gösterilmiş oluyor.

Bilim okur yazarlığı önemli, dolayısı ile bu yazıyı bu şekilde sonlandıramam. Yapılan bilimsel çalışmanın kısıtlarından da bahsetmek lazım. Örneğin bu bilişsel değişikliklerin üstün zeka ile ilişkilendirilmiş bir vücuttan mı kaynaklandığı yoksa özgüvenin yükselmesi, uyarılma, motivasyon ya da dünyada saygın bir kişi olarak görülen bir vücuda bürünmenin getirmiş olduğu moddan mı kaynaklandığı net değil. Ayrıca, başka bilişsel testlerde de benzer sonuçlara ulaşılabileceği anlamına da gelmiyor. Yine de, çalışma VR ortamındaki gerçekliğin, offline hayata yansımaları olabileceğini gösterdiği için oldukça değerli.

 

Bu çalışma, diğer bilimsel çalışmalardan farklı olarak algıdaki değişikliğe de değinmiş bulunmakta. Daha önce yapılan bilimsel çalışmalar, sanal ortamın, gerçek dünyadaki davranışlar üzerine olan etkisini zaten göstermişti. Örneğin Proteus Etkisi bu davranış değişimlerini açıklıyor. Proteus etkisi bize, sanal dünyadaki avatarların, insanların gerçek davranışları üzerinde etkisi olabileceğini gösteriyor. Bu konuda da oldukça ilginç bilimsel çalışmalar mevcut. Yazıyı uzatmamak adına burada değinmiyorum ama ilerleyen yazılarda, Proteus etkisini detaylıca ele alacağım.

Referanslar:

  1. Connolly, I., Palmer, M., Barton, H., & Kirwan, G. (Eds.). (2016). An Introduction to Cyberpsychology. Routledge Taylor & Francis Group.
  2. Jin, S.A.A. (2012). “The Virtual Malleable Self and the Virtual Identity Discrepancy Model: Investigative Frameworks for Virtual Possible Selves and Others in Avatar-Based Identity Construction and Social Interaction”. Computers in Human Behavior, Vol. 28(6), pp. 2160-2168.
  3. Zimmermann, D., Wehler, A., & Kaspar, K. (2022). “Self-representation Through Avatars in Digital Environments”. Current Psychology, DOI: 10.1007/s12144-022-03232-6.
  4. Banakou, D., Kishore, S., & Slater, M. (2018). “Virtually being Einstein Results in an Improvement in Cognitive Task Performance and a Decrease in Age Bias”. Frontiers in Psychology, Vol. 9: 917.

Leave your thought here

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir