Blog

METAVERSE ÜZERINE BIR DERLEME

WhatsApp-Image-2022-05-26-at-15.09.44

METAVERSE ÜZERINE BIR DERLEME

Dr. Sertaç Doğanay
Teknoloji İletişimcisi & Öğretim Görevlisi

Son aylarda sıkça karşımıza çıkan Metaverse kavramı ile ilgili okuduğum – dinlediğim – izlediğim kaynaklardan bir derleme yapmakta fayda gördüm. Zira önümüzdeki dönemde daha da sık duyacağız.

Okuduğum kaynakların büyük kısmı, global iletişim ajansı Wunderman Thompson’un “In to the Metaverse” raporundan faydalandığı için hepsini tek tek vermeye gerek görmedim. Raporun tamamını okuyup bu derlemeyi yaptığım için ana kaynak olarak buradan indirebileceğiniz bu raporu vermeyi yeterli buluyorum.

Bir kaynak daha vereceğim, onu da 40 dakikanızı ayırıp dinleyebilirsiniz. Can Öz ve Ümit Alan’ın hazırlayıp sunduğu Yeni Medya 451 podcast’inin son bölümünde bu konu tartışılıyor.

Buraya tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Metaverse ilk olarak Neal Stephenson’ın 1992 bilimkurgu romanı Snow Crash’de kullanılmış. Dijital ve fiziksel varoluşun bir karışımı denebilir kısaca.

İşin ilginci neredeyse 30 yıl sonra, bu tanım gözlerimizin önünde şekilleniyor ve hayat buluyor. Bazıları buna yeni internet diyor, bazıları demokratikleştirilmiş sanal toplum, bazıları sanal ve fiziksel gerçekler, kalıcı sanal alanlar veya kendi dünyamızın dijital ikizi.

Şu basit tanımdan da yola çıkılabilir:

Kalıcı ve kullanıcı tarafından tanımlanmış bir sanal alan.

New York TimesTemmuz 2021’de bir makalesinde şöyle sormuştu:

“Artık metaverse’te miyiz?”

Şöyle de devam etmişti:

“Kripto insanları onu inşa ettiklerini söylüyor.

Oyuncular zaten içinde yaşıyor olabilirler.

Sanat dünyası bundan para kazanıyor. Ama ne bu?

Birebir metaverse’ü karşılar mı tartışabiliriz ama 2018 yapımı Ready Player One filmi bu konuları anlamaya başlamak için güzel bir adım olabilir.

Aynı şekilde Black Mirror’ın 3. ve 5. sezonunda da bu teknolojiler çok çarpıcı şekilde işleniyor. Özellikle 5. sezon 1. bölümü (Striking Vipers) bu gözle izlemek faydalı olur.

Metaverse’ün tanımında bulunan “limitless” yani sınırsız deneyim konusunda da Other Life filmini izlemenizi öneririm. Islak yazılım (wetware) ile deneyimleri vücuda enjekte edilen sıvılarla yaşayabildiğiniz bir dünya.

Hepsinin yanında şüphesiz The Matrix serisini de eklemeden geçersem, çarpılırım.

Bakmayın geçtiğimiz günlerde Facebook’un şirketin çatı isminin bundan böyle Meta olacağını duyurduğuna ve alanı tek başına sahiplenmeye çalıştığına çünkü o kadar kolay değil o iş.

Büyük teknoloji şirketleri tek tek, metaverse’ün kendilerine ait olduğunu iddia eden duyurular yapıyorlar. Kısa bir tur atalım:

Nisan 2021’de Epic Games, uzun vadeli metaverse planlarına “destek” için 1 milyar dolarlık bir finansman turunu tamamladığını bildirdi.

Mark Zuckerberg Temmuz 2021’de yeni bir metaverse bölümü kurdu ve Avrupa Birliği’nde 10.000 mühendis işe alacaklarını bildirdi.

Microsoft CEO’su Satya Nadella, Ağustos 2021’de Microsoft’un “kurumsal metaverse” oluşturmaya çalıştığını söyledi.

Nvidia Ağustos 2021’de Omniverse’in açılışıyla “mühendisler için metaverse” dönemini başlattı. Aralık 2021’de beta olarak piyasaya sürülecek platformda “dijital ikizler yaratmak için mühendisler, tasarımcılar ve hatta otonom makineler birbirine bağlanacak” deniyor.

Oyun şirketleri de platformlarında metaverse için yer açıyor.

Obsess’in CEO’su Neha Singh şöyle söylemiş:

“Metaverse bizim sanal varlığımız olacak. Şu anda, elimizde gerçek hayatlarımız ve sosyal medya hayatlarımız var. Metaverse bunun bir adım üstünde, sanal ikizimiz gibi olacak. Bu ortamda her türlü etkinliği gerçekleştirebileceğiz.

Pazarlama, satış, reklam gibi kavramların da başkalaştığını göreceğiz muhtemelen. Örneğin Haziran 2021’de yalnızca dijital olarak üretilen (gerçekte olmayan) bir Gucci çantası

Roblox’ta 4.000 doların üzerinde bir fiyata satıldı (gerçek çantadan daha pahalı). Ülkemizde öncülerinden birinin Cem Yılmaz olduğunu söyleyebileceğimiz, eserlerini NFT olarak satan sanatçıların aslında halihazırda metaverse’te hayatlarını sürdürdüklerini söylemek çok da garip olmaz. Kriptopara piyasası ve metaverse’ü birbirinden ayırmak pek mümkün değil zira.

Cem Yılmaz’ın dijital eserlerinin NFT olarak hangi değerden satıldığına buradan bakabilirsiniz.

Mart 2021’de Mars House’un satışıyla sanal emlak dalgası da başlamış oldu.

500.000 dolara yapılan satışın ardından, tasarımı yapan dijital artist Krista Kim şöyle söylemiş:

“Dijital varlıklar gerçeğe dönüşüyor ve bu küresel bir paradigma değişimi yaratacak.”

Yani yakında, gerçekte olmayan arazilere sahip olmak için para öder hale gelebiliriz.

İş dünyasını ilgilendiren kısımlarını birkaç satırla aktarmak mümkün değil ama şu terimlerin konuşulduğunu bilmek, iyi bir başlangıç olabilir:

Gamevertising (oyunlar içine reklam yerleşimi), travelportation (sanal seyahat deneyimleri), metasocieties (meta topluluklar).

Teknolojinin önümüzdeki beş yıl içinde yaşamı nasıl iyileştireceği sorulduğunda, küresel tüketiciler “iletişim” ve “bilgi” de dahil olmak üzere pragmatik ihtiyaçlara işaret etmişler.

Bunu, “sürdürülebilirlik”, “kapsayıcılık” ve “uluslararasılık” gibi eşitlik ve sosyal sorumlulukla bağlantılı daha geniş yaşam değerleri izlemiş.

Siyasetin ve siyaset iletişiminin de metaverse’ten nasibini almaması mümkün görünmüyor. Örneğin New York Belediye Başkan Adayı Andrew Yang, Haziran 2021’de bir metakampanya başlattı.

Benim için pek çok soru işareti barındıran bir konu olduğunu samimiyetle belirteyim. “Sınırsız deneyim” vaadini çok cazip ve bir o kadar da tehlikeli buluyorum.

Bu bizim eve ne zaman gelir sorusuna da cevabım şu:

Bunun kullanılabilmesi için AR (Augmented Reality), VR (Virtual Reality), MR (Mixed Reality) gibi tasarımı ve kurgusu zor teknolojilerin yanında 5G gibi hızlı, düşük gecikmeli ve kesintisiz ağ bağlantılarının da ortalama bir kullanıcının elinde bulunması gerek. 5G’nin Türkiye’de en iyi olasılıkla 2023’te kullanılabileceğini sizlere hatırlatayım. Ericsson Mobility Report June 2021’e göre 2026 itibariyle dünyadaki mobil veri kullanımının yarıdan fazlası 5G üzerinden geçecek. Ama o günler için henüz 5 sene var.

Teknoloji bende heyecan yaratıyor, hiç saklamıyorum. Öte yandan metaverse’ün bugünkü tanımıyla ortalama bir kullanıcı tarafından kullanılmasının, önündeki teknik bariyerleri de hesaba katarak önümüzdeki 5 senede mümkün olmadığını tahmin ediyorum.

Senede bir bakıp değerlendirmek lazım bu yazımı.

Peki Newport nasıl bir örnekle bizi ikna ediyor? Aslında bizi ikna ettiği birçok örnek var kitapta ama açılışta bizi o ilk yakalayan örnekten söz etmek istiyorum çünkü adeta bir çapa görevi görüyor. Örnek, Apple’ın kurucusu, pazarlama ikonu Steve Jobs’un 2007 yılında yaptığı ilk iphone tanıtım konuşmasından geliyor. Bugün yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan hatta jenerasyon Z’nin ‘adeta bir uzantım, kolum’ dediği akıllı telefonun ilk örneği olan iPhone’a Jobs açılış konuşmasında ‘Bugüne kadar yaptığımız en iyi iPod!’ diye hitap ediyor. Evet iPod, yanlış okumadınız.

Kitabı henüz okumadıysanız fazla teaser vererek keyfinizi kaçırmayacağım fakat Newport’un bize iletmek istediği mesajı da paylaşmadan geçmek istemiyorum. Akıllı telefonların pazara ilk sunulduğu amacından çıkıp bugünkü amaçlara hizmet edebileceğini öngören kaç kişi vardı? Jobs bile iPhone’a iPod olarak hitap ediyor ve multimedya özelliğine dikkat çekiyordu.

Öngörülememek kelimesi size ne çağrıştırıyor bilmiyorum ama bana belirsizlik, endişe ve biraz da heyecan duygusunu çağrıştırıyor.

Filtrelerin gerçeklik algımızı şekillendirebileceğini öngörebildik mi?

Snapchat filtrelerinde kendi görüntümüzü o meşhur sevimli köpek suratı ile görüp eğlendiğimizde acaba kaç kişi bugün filtrelerin güzellik algısını değiştirebileceğini öngörmüştü? Sayısı az ise şu an öngörülemeyeni yaşıyoruz demektir.

Güzellik algısını toplumun kişiye dayattığı ideal güzellik kavramı olarak tanımlayabiliriz. Toplumdan topluma değişiklik gösteriyor. Örneğin uzak doğuda beyaz bir cilde sahip olmak kadın güzelliğini temsil ediyor(1). Güzelliği beyaz cilt ile eş anlamlı kılan bu güzellik algısını istatistiklerde de görmek mümkün. Nitekim Asya Pasifik, cilt beyazlatıcı kozmetik ürünler kategorisinde dünyadaki en büyük pazarı oluşturuyor(2).

Ünlüye değil kendi filtreli halime benzemek istiyorum!

Tüketimi de içine alan bu güzellik algısını şekillendirmede başrolü medya üstleniyor. Medyanın topluma dayattığı güzellik algısı televizyon reklamlarından, dergilere kadar uzanan birçok mecrada var olduğu gibi son yıllarda özellikle sosyal medyada yaşanıyor. Kozmetik doktoru Tijion Esho bu gerçekliği ilk dile getiren doktorlardan biri hatta ‘Snapchat Dysmorphia’ kavramını literatüre kazandıran doktor kendisi.

Kozmetik operasyon için eskiden ellerinde ünlü fotoğraflarıyla gelen hastaların artık kendi filtreli fotoğraflarını getirdiğini fark eden Esho, bunun ‘gerçek dışı ve ulaşılamaz’ olduğunu söylüyor(3). 2018 yılında ‘Snapchat Dysmorphia’ olarak adlandırdığı bu durum Body Dysmorphic Disorder (BDD) yani ‘Beden Algı Bozukluğu’ na yol açma potansiyeline sahip. David Veale ve meslektaşları tarafından 1996 yılında The British Journal of Psychiatry’de yayınlanan araştırmaya göre, BDD ‘kişinin hayali bir kusur için kaygı duyması ve bunun yol açtığı sıkıntı ve işlev bozukluğu’ olarak tanımlanmıştır(4). Bize kusursuz bir güzellik sunan filtreler, kişide var olmayan kusurları görme ve bunun sonucunda sıkıntıya girmesine neden oluyor. ‘Snapchat Dysmorphia’ ayrıca ‘Selfie Dysmorphia’ olarak da geçiyor.

Sosyal medyayı çok fazla kullanan insanlar bazen özgüven (self-esteem) konusunda sıkıntı yaşıyor. Filtreler kadınları gerçek görünüşleri konusunda güvensiz hissettiriyor(5). Araştırmalara göre bir kişi sosyal medyada ne kadar çok vakit geçirirse, estetik operasyon yaptırma isteği o kadar artıyor (5). Eshiet’in (5) araştırması, katılımcıların sosyal medyanın ve toplumun, genç kadınlara gerçek dışı güzellik algısı dayattığına inandıklarını gösteriyor. Bu erişilemez güzellik standartları kadınların görünüşleri konusunda kendilerini güvensiz hissetmelerine ve kusurlarını gizlemek için filtre kullanmasına sebep oluyor. Katılımcılardan biri bu durumu şu sözlerle dile getiriyor: Güzellik kendine güvenmektir. Ama Instagram’a girdiğinizde kendinize güvenmeniz zor. Bazı zamanlar Instagram’a girip çok çekici kadınları görmek beni tüketiyor.

Estetik doktorları yeni güzellik algısının farkında olmalı

Kozmetik Dermatoloji Dergisinde yayımlanan bir açıklamada, ‘snapchat dysmorphia’ ve ‘selfie dysmorphia’ konularına değinilerek, insanların sosyal medyadan ötürü kendilerini beğenmeme durumlarında estetik operasyonlara başvurduğu dile getiriliyor(6). Fazla filtreli bir fotoğraf getiren hastaya karşı dikkatli olunması ve gerçek dışı beklentilerin tespit edilmesi gerektiği belirtiliyor. Sosyal medya filtresi kullanan bir çok kişi normal bir hayat sürüyor ve görüntüleri hakkında mantıklı beklentiler içinde oluyorlar. Fakat görünüşleri konusunda gerçek değerlendirmede bulunamayan hastalara estetik uygulama yapılmasından kaçınılması gerektiği belirtiliyor.

Filtrelerin yarattığı yapay gerçeklik ve bu gerçekliği içselleştiren kişilerin psikolojik olarak sıkıntı yaşadığı günümüzde, sosyal medyada geçirdiğimiz vaktin bize ne kattığı ve bizi nasıl hissettirdiği daha da fazla araştırılacak bir alan.

Sosyal medya konusunda daha başka hangi öngörülemeyen durum ile karşılaşacağız bilinmez. Yazının başlarında söylediğim gibi öngörememek bana belirsizlik, endişe ve heyecan duygusunu çağrıştırıyor. Peki ya size?

Kaynakça:

(1)   https://www.researchgate.net/publication/283857701_Skin_lightening_and_beauty_in_four_Asian_cultures

(2)   https://www.grandviewresearch.com/industry-analysis/skin-lightening-products-market

(3)   https://www.theguardian.com/lifeandstyle/2019/jan/23/faking-it-how-selfie-dysmorphia-is-driving-people-to-seek-surgery

(4)   Veale, D., Boocock, A., Gournay, K., Dryden, W., Shah, F., Willson, R., & Walburn, J. (1996). Body Dysmorphic Disorder: A Survey of Fifty Cases. British Journal of Psychiatry, 169(2), pp. 196-201. doi:10.1192/bjp.169.2.196.

(5)   Eshiet, 2020. ‘Real me versus social media me: filters, snapchat dysmorphia, and beauty perceptions among young women’, California State University.

(6)   Wang et al., 2019. ‘Patient perception of beauty on social media: professional and bioethical obligations in esthetics, Journal of Cosmetic Dermatology.

Kaynak:https://www.sertacdoganay.com/metaverse-uzerine-bir-derleme/

Leave your thought here

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir